Sayfalar

24 Mayıs 2020 Pazar

Ailenin Çöküşünden Ak Parti Ne kadar Sorumlu: Haklısın, ama Sen de Haklısın

Kadın hakları adına erkekleri toptan aşırı damgalayan ve ikinci sınıf insan yerine koyan kanunlaştırmalar hakkındaki tartışmalarda iki tarafa da büyük ölçüde hak veriyorum, işin içinden tam çıkamıyorum, ama yine de bir değerlendirmem var.

Önce "yarı-hayali" bir diyalog şeklinde tartışmayı bir görelim:

***

A: "Ak Parti bürokrasiye ve uluslararası duruma egemen mi ki kanunları istediği gibi yapsın? Yargı bürokrasisi ve Avrupa Birliği ve BM vs. antlaşmaları bizi şuna zorluyor ki küresel kapitalizme ve onun hizmetindeki feminizme tavizler verelim. Ak Parti elinden geldiğince az taviz vermeye gayret ediyor."

Uğur: "Haklısın".

B: "Peki 2010 anayasa değişikliği ve İstanbul Sözleşmesi ve 6284 numaralı kanunla (özellikle ortalama gencimsi) erkeklerin canını (özellikle ortalama gencimsi) kadınlarınkine kıyasla patlıcan yerine koymak ve kadınların kayırılmasını meşru yapmak ve böylece genç ve gencimsi erkekleri ve kadınları birbirinden bezdirip evlilikleri imkansız kılmak zorunda mıdır Ak Partili hükümetler? Az taviz dediğiniz bu mudur? Ak Parti boşuna âcizlik iddia etmesin."

Uğur: "Aslında sen de haklısın."

A: "Hadi ya? Peki, Ak Parti bu konularda yanlış yapsa da sanki diğerleri çok daha kötü yapmayacak mı ve hatta şu anda çok daha beterini savunup uygulamıyorlar mı? Elimizdeki tek direniş imkanı olan Ak Parti'yi niye hedef alıp LGBT'ci feminist CHP ve HDP belediyelerine ve kapitalist müteahhit Ekrem'e avantaj veriyorsun, ona ki ona göre adamın adamla, kadının kadınla (güya) evlenmesine toplum henüz hazır değildir, fakat gelecekte hazır olabilecektir? Koyu feminist ve aile karşıtı Mor Çatıcıların dostlarına avantaj sağlamak ama aileyi savunduğunu iddia etmek nasıl bir çelişkidir?"

Uğur: "Evet, evet, bu da doğru. Haklısın."

B: "Oldu be! Onlar daha fena diye problemleri görmezden gelelim ve böylece süresiz nafakayla ve erken evlenenleri hapse tıkma kanunuyla ve genel olarak sözde pozitif ayrımcılıkla binlerce ve hatta genel anlamda milyonlarca erkek ve onların kadın aile üyeleri işkence çekmeye devam etsin. Bu arada, kadın başına beklenen ömür boyu doğum sayısı daha da düşsün ve böylece nüfusumuz daha da hızlı şekilde azalsın ve genç ve gencimsi erkekler (ve hatta kadınlar) yalnızlıktan 'ayıp neşriyat' bağımlısı olsun. Hatta gençliğimiz bu şekilde erkek-erkeğe, kadın-kadına uygunsuz ilişkici olsun. Bu konuları sadece biz mi düşüneceğiz? Yetkisi olanların düşünme görevi yok mu? Allah'a nasıl hesap verecekler, hiç düşünmüyorlar mı?"

Uğur: "Aslında sen de çok haklısın beya."

***

Arada kalmış hâlime rağmen, yine de kısa bir değerlendirme yapayım. Aslında eminim ki gerçek bu ikisinin arasında bir yerdedir: Bu konuda tek imkanımız ve şansımız şu anda ve öngörülebilir gelecekte Ak Parti ve onun iktidarıdır, fakat şu da lazımdır ki bizden olan Ak Partili yetkililer bir şekilde uyarılarak ve hatta sarsılarak kendilerine getirileler.

Bundan sonra çözüme dair de birkaç kelam etmek isterim, ancak onları bir sonraki yazıya bırakayım ve o yazı da bu blogda yarın görünsün...

2 yorum:

  1. Entellektüel müslimlerin işin sonunu kendi öz varlıklarını yok sayarcasına milleti iki lağım çukurundan birini tercih etmeye doğru yönlendirmesi iyice kabak tadı vermeye başladı. Buna hiç ihtiyacımız yok hiç. Allah ıslah etsin hepimizi

    YanıtlaSil