Türkiye Cumhuriyeti'ne sadık olanlar olarak ve inananlar olarak ve Beyaz Zengin Adam emperyalizmine gerçekten karşı çıkanlar olarak büyük bir mücahedenin içindeyiz, bir varoluş mücahedesinin. Fakat aslında siyasetçe Beyaz Zengin Adam'a karşı çok daha güçlüyüz sandığımızdan ve her zamankinden. Diğer taraftan, ya kendi evlerimiz?
Bazılarımız haklı olarak şu duruma dikkatimizi çekti: 27 Şubat'ta askerimizin uğradığı saldırıdan önce tuhaf şeyler olmuştu. Beyaz Zengin Adam işbirlikçisi bazı güçlü kimseler şundan söz ediyorlardı ki kendileri durduk yere yakında siyasi iktidara geleceklermiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan yakında ülkemiz liderliğini bırakmak zorunda kalacakmış, o yüzden devlet bürokrasisinde çalışanlar cumhurbaşkanına değil, kendilerine itaat etmeliymiş. Neredeyse kesin bir şekilde öyle görünüyor ki Beyaz Zengin Adam işbirlikçisi münafıklar öyle sanıyorlardı ki İdlib'deki gibi yaklaşan bir saldırı ahalimiz ve hükûmetimizin aleyhinde büyük bir sarsıntı mahiyetinde tezahür edecekti. Onlara göre, Tayyip Erdoğan liderliğindeki biz bağımsız Türkiye taraftarları ve daha genel olarak "Beyaz Zengin Adam'dan bağımsız Akdeniz" taraftarları bu hadiseyle beraber büyük bir darbe alacaktık. Ardından kendileri halkı savaştan kurtarıcı olarak sahte sahte ortaya çıkacaklardı ve Beyaz Zengin Adam'la işbirliği içinde büyük sükseye kavuşacaklardı. Böylece, bürokratik yerleşik sistemle ilişikli bu kişilerin mutlak siyasi iktidarlarına giden yoldaki kilit bir taş döşenmiş olacaktı. Ama bir kere daha, önemli bir olayın ardından, onların böylesi beklentilerinin tersi oldu.