Sayfalar

14 Aralık 2015 Pazartesi

Nuaym'ın Kitabü'l-Fiten'indeki Rivayetlerde Arap Baharı ve Sonrası Haber mi Verildi?

Nu'aym bin Hammad adında bir hadis âliminin bir "Kitabü'l-Fiten'i" vardır ki burada Peygamberimiz ve ashabdan olan rivayetlerle âhir zaman fitneleri anlatılır. Zannımca bu kitabın rivayetleri zayıf sayılmaktadır; ancak zayıf rivayetler, tamamen mevzu (uydurma) olmadıkça biraz sahihlik payı bulundurup bazı konularda düşünce malzemesi teşkil edebilirler. Bunlara hüküm bina edilemez, din (yasa) bunlara dayanmaz, ama bunlar hakkında düşünmekten zarar gelmeyecektir. Dahası, aşağıda göreceğiniz üzere, bu hadisleri uydurmak için düşünülebilir herhangi bir sebep olmadığından ve bunlar İsrailiyyat kaynaklı da olamaz göründüklerinden, bu hadislerin statüsü belki de aslında "sahih" olabilir.

Bu sayfanın en altında göreceğiniz sayfa görüntülerinde de gözlemleyebileceğiniz üzere, Kitabü'l-Fiten'de deniyor ki Şam'da, yani Kuzey'de Müslüman bir adam çıkacak (Kur'an Arapçasında "şâm" kelimesi aslında "kuzey tarafları" mânâsındadır). Yine deniyor ki onun ardından Mısır'da bir adam çıkacak ve ardından Şamlı veya Kuzeyli, Mısırlıyı yenecek. Aynı kaynağa göre bu sıralarda İfrikıyye'de, yani Libya ve Tunus'ta, 12 yıl hüküm sürmüş bir liderden sonra bir fitne (işkence-zulüm) olacak. Bu fitnenin sonunda da esmer bir adam İfrikıyye'de başa geçerek fitneyi sona erdirecek. Daha sonra bu Kuzeyli'nin ardından başka bir Kuzeyli başa geçecek. Bu ikinci Kuzeyli ile İfrikıyyeli lider daha sonra kılavuzlanmış (mehdî) halifenin yardımcıları olacaklar. Bu halifeyle beraber, "mehdî reşid halifeler" (hulefa-yı raşidîn-i mehdiyyîn) devri Hz. Ali'den veya belki de Emevî hükümdarlarının en iyisi olan Ömer bin Abdülaziz'den sonra tekrar başlamış olacak.

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Kaygılarımıza Karşı Peygamberimizin Öğrettiği Bir Dua

Kaygılarımıza karşı bir nevi "bilişçi terapi" olan bu sağlam senedli duayı yıllar önce ezberlemiştim. Daha sonra geçenlerde aklıma geldi ki Google'da arayıp bu duayı ve içinde geçtiği hadis-i şerifin Arapça aslını bulayım. Böylece onu şurada buldum: hadisin Arapça metni ve künyesi. Hadisin önce girişini alıntılayıp tercüme ediyorum. Ardından dua kısmı gelecek, en sonunda da Resulullah'ın dilinden bahis kapatılacak.

28 Mayıs 2015 Perşembe

İç İçe Cümlecikler Yerine Bağlaçlı Cümle: Ki Bağlacının Fazîletleri

İngilizce, Fransızca, Arapça ve Farsça, yani az veya çok bildiğim bütün diller, içinde "isim cümlecikleri" olan karmaşık ve uzun cümleleri bağlaçlarla yapmaya meylederler. Türkçe'nin yazı dilinde ise karşımıza tarih içinde şöyle bir manzara çıkar: Türkçenin  ilk kez yazı dili olduğu Eski Anadolu Türkçesi devrinde adı geçen dillerdeki bu meyil Türkçeye de hâkimdi. Bu noktada bilhassa Farsçanın tesiri büyüktü. Türkçe ilk kez bir yazı dili oluyor, ilk kez Türkçeyle karmaşık ve âlimane cümleler kuruluyordu; o hâlde son derece normal ve beklenir bir şeydi ki bin yıllara dayalı bir yazılı geleneği olan Farsçadan bu gayeyle faydalanılsın.

Ancak bu devre geçilip 16'ıncı ve özellikle 17'inci yüzyıla gelindiğinde işler değişti. Bu yüzyıllardan itibaren "-dığı", "-masını" gibi isim cümleciği eklerinin ve bunlarla yapılan "girişik cümle"lerin hâkim olduğu şimdiki yaygın cümle yapısı hâkim olageldi. Bu cümle yapısının biraz uç bir örneği olarak şu cümleyi verebiliriz: "Ahmet Ayşe'nin Hasan'ın ondan kaçtığını anlamamasını garipsiyor." "Ki" bağlaçlı cümle kuruluşu bu asırlarda yok olmamakla beraber, hâkimiyetini kaybetti. Hele hele Cumhuriyet devrinde "dil ırkçılığı" sebebiyle tamamen yabancı ve düşman ilan edildi ve kullanımdan daha da düşme meyline girdi.

9 Mart 2015 Pazartesi

Taksim Gezi Parkı Şiiri

Yasa ve namus dışı Gezi Kalkışması'nın tekrar diriltilmek istendiği şu günlerde, asıl Gezi Kalkışması günlerini hatırladım. O kadar hislenmiş ve öfkelenmiştim ki o duygularla şiir yazmıştım. Çocukluk ve delikanlılığını 90'ların karanlık İslam düşmanlığı günlerinin atmosferinde geçirmiş biri olarak artık buna katlanamıyordum. İmam Hatipli bir mağdur olmadığım hâlde, hassas tabiatımdan dolayı, o günlerin baskıları beni bunalıma sürüklemiş ve yıllarca depresyonla cebelleşmiştim. Hâlâ dahi tam salim sayılmam.

12 Ocak 2015 Pazartesi

Kıt Türkçenin Yaklaşan Sonu ve Bir Dönemeç

Modern devirde ihtiyaç duyulan kelime zenginliği sebebiyledir ki artık günümüz Türkçesi işe yararlığını kaybetmek üzeredir. Başlıca iki handikaptan kaynaklanan bu gerçek şunu icab eder ki artık herkes elini taşın altına koysun ve lüzumlu tedbirleri alsın. Türkçe için her şey bitmiş değildir, ancak o şartla ki şimdiden, vakitlice harekete geçilsin.

Birinci handikap şudur ki, Türkçenin bu versiyonu, 1932-35 arasında ve daha sonra 1939'dan itibaren, ümmî köylülerin ve yarı-ümmî şehir esnafının dili esas alınarak oluşturuldu. İkincisi, bu Türkçe, söz konusu sosyal sınıfların kullandığı dilin bile altına geçti, çünkü evvela bu sınıfların kullandıkları birçok kelime dahi dilden atıldı, şu gerekçeyle ki bunlar Arapça ve Farsça kökenliydiler. Dahası işte bu "dil devrimi" ile Türkçeden atılan Arapça ve Farsça kökenli kelimelerin yerine türetilen kelimelerin pek çoğu tutunamayarak kayboldu. Nasıl böyle olmasındı ki? Bunların çoğu, Türkçenin kaidelerine ve estetiğine aykırı bir tarzda uydurulmuştu.